Hukuk Devleti Nedir?
Anayasa hukuku genel kuramı, ancak hukuk devleti kavramının mekanizma ve içerik olarak açıklanmasıyla anlaşılabilir. Öncelikle, tarihçesini hatırlamakta fayda var. Bununla birlikte, hemen belirtelim ki, anayasacılık hareketleri ve hukuk devletinin gelişimi arasında tümden bir örtüşme bulunmamaktadır.
Tarihçesi
Hukuk devleti öğretisi Almanya'da geliştirilmiştir. Bu katkı iki aşamada gerçekleştirildi. Birinci aşamanın başlangıcı, Prusya Devleti çerçevesinde 19. yüzyıl başlarına rastlar. İkinci dönem ise, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında hukuki pozitivizm yoluyla yapılan katkıyı ifade eder.
İlk dönemde anayasanın monarşik özelliği hukuk devletinin sınırlarını çizecektir. Buna karşılık ikinci evrede hukuk devleti, parlamentonun hakimiyetine karşı savaş makinesi olarak nitelendirilecektir. Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen'in saf hukuk kuramı ile Alman hukuk devleti anlayışı tamamlanma evresine ulaşmıştır. Kelsen hukuk devletini şöyle tanımlar: "Anayasa, yasa ve tüzüklerin aşamalı katmanlaşmasına dayanan, her bir organın, iç içe geçmiş ve birbirine bağlanmış normlar çerçevesinde hiyerarşik ve primidal bir hukuk düzeninde yapılanmasıdır."
Buna karşılık, Fransalı ve Britanyalı hukukçuların hukuk devletine yaklaşımı, hukuki pozitivizm eleştirisi ve Almanya kaynaklı hukuk devleti anlayışının tamamlanmamış özelliğini hareket noktası olarak alacaktır. L. Duguit, güçlü devlet öğretisinin köşe taşını oluşturan egemenlik anlayışını sorgulamakla hukuk devletini ele alacak ve devlet üzerinde toplum denetimi yoluyla hukuk devletini sosyolojik bakış açısıyla geliştirme olanağını araştıracaktır. C. de Malberg ise, birey hakları öğretisiyle bağlantı kurmaksızın hukuk devletinin olmayacağını öne sürecektir.
Britanyalılar ise, devlet örgütlenmesi ve onun hukuki yapısı arasında ayrılık görüşünü savunan Alman öğretisine karşıt olarak, devlet ve hukuki yapısı arasındaki ilişkiyi hareket noktası olarak alacaktır.
Hukuk devletinin uygulamaya konuşu vve yaygınlaşması, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleşti. Hukuk devletinin öğreti kaynaklarına yeniden dönülmeye başlandı. 20. yüzyılın büyük siyasal yıkımları, sınırlı bir iktidar öğretisini, sosyal sözleşme öğretisini ve bireysel haklar öğretisini hazırlayan önceki filozoflarında hukuk devletinin kaynaklarını araştırma gerekliliğini ortaya koydu.
Aynı dönemde Anayasa Mahkemeleri'nin kurulması ve yeniden örgütlenmesi, anayasalara üstünlük ve bağlayıcılık özelliğini sağladı. Avusturya, Almanya, İtalya, Fransa ve Türkiye'de, yasaların anayasa uygunluk denetiminin uygulamaya konulması, çağdaş hukuk devletinin vazgeçilmez koşulu olarak değerlendirilebilir.
İnsan haklarının uluslararasılaşması ise, devlet-ötesi süreci ifade eder. Kullanılan deyim bakımından, 20. yüzyılın ortasında, hukuk devletinden hukukun üstünlüğüne geçiş söz konusu olacaktır.
Mekanizma Olarak Hukuk Devleti
"Hukuka saygı gösteren devlet" tanımı yetersizdir. Çünkü öncelikle saygıyı sağlayacak mekanizmalara ihtiyaç var; sonra "hangi hukuk?" sorusuna yanıt verme gereği var.
Mekanizma (düzenek) olarak hukuk devleti iki açıdan ele alınabilir: hukuki yapılanma ve devlet örgütlenmesi.
Hukuk devleti, hukuk kurallarının aşamalı bir değer sırasına göre yapılandığı bir düzenleme biçimini ifade eder. Anayasanın üstünlük ve bağlayıcılığının en belirgin özelliği olan normlar hiyerarşisi, şu üç gerekliliğe dayanır:
- Anayasanın uygunluk denetimi,
- Kaynakların çoğulculuğu,
- Yapım/uygulama/denetleme farklılaşması,
Hukuk kurallarının, belirtildiği şekilde hiyerarşik yapılanması, ancak teşkilatı, erkler ayrılığına dayanan bir devlet örgütlenmesinde gerçekleşebilir.
Normları hazırlayan organ (yasama), onu uygulamaya koymakla yükümlü olan organdan (yürütme) ayrılmıştır. İlk ikisini denetleyen üçüncü erk (yargı) ise, her ikisinden ayrı ve bağımsızdır.
En üst düzeyde yer alanlar dahil, hiçbir resmi kurum, makam ve kişi, hukuk kuralları dışında hareket edemez; eylemde bulunamaz, işlem yapamaz.
İçerik olarak hukuk devleti
Önce, yasanın niteliğine değinelim: öngörülebilirlik, ulaşılabilirlik ve açıklık. Yasa, genel, kişilik-dışı ve objektif olmalıdır. Sonra, hukukun genel ilkeleri saygı görmelidir. Sözkonusu ilkeler, insan onuru temelinde belirlenmelidir.
Hukuk devleti için içerik testi oluşturan üç alan şunlardır.
- İnsan hakları bakımından; yürürlükteki kurallar, hak ve özgürlüklerin dinamik, evrimci ve bütünsel özelliklerini yansıtmalıdır.
- Çoğulcu siyasal rejim olarak demokrasi, hukuk devletinin ikinci ayağını kurar. Bu çerçevede insan hakları, demokrasinin normatif alt yapısı şeklinde düşünülür.
- Devletin kendisi de belli bir hukuki anlayışa göre örgütlenmelidir. Ölçülülük, hem devlet organlarının sahip olduğu yetkiler, hem hukukun her alanda koyduğu kurallar bakımından geçerli olmalıdır.